Cumhuriyet Pazar
Aydın Büke, 13 Nisan 2019
Pekineller’in hazine sandığı
Aydın Büke, Güher ve Süher Pekinel’in Treasures çalışmasını yazdı. Büke, “Pekinel’ler bu çalışmayla bizlere adeta çok renkli ve koskocaman bir demet sunuyorlar” diyor.
“Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.” Yeni Ahit’te (Matta 6:21) yer alan bu ifade, müzik dünyası için dini içeriğinden çok farklı bir çağrışım yapmaktadır. Hatırlanacağı gibi, Chopin’in 1849’da Paris’teki ölümünün ardından cenazesi Père-Lachaise Mezarlığı’nda toprağa verilmiş ancak kalbi vasiyeti üzerine ülkesine götürülerek Varşova’da Kutsal Haç Kilisesi’ndeki sütunlardan birinin altına yerleştirilmiş ve sonraki yıllarda bu sütunun üzerine yukardaki ifade eklenmişti. Bu sözleri yeniden düşünmeme neden olan “hazine” ise Güher ve Süher Pekinel’in kariyerlerinin önemli kilometre taşlarını bir araya getirdikleri kapsamlı bir çalışma.
“Treasures” başlığıyla Arthaus etiketiyle piyasaya sürülen kutunun içinde 4 DVD, 7 CD, 2 Blu-Ray ve 100 sayfayı aşan bir kitapçığın yanı sıra 7 dilde yayınlanan video söyleşiler yer alıyor. Tıpkı bir hazine sandığının kapağını açtığınızda önünüze birbirinden kıymetli bir sürü şeyin serilmesi gibi, kutunun kapağını kaldırdığınızda Pekinel’lerin geçen yıllar içinde ne müthiş bir kariyere imza attıklarına, bunu yaparken de gerçekten yüreklerini ortaya koyduklarına bir kez daha tanık oluyorsunuz. Konser kayıtlarının yanı sıra bu hazine sanatçılarla yapılmış söyleşileri de barındırıyor. Ve belki de insan en çok bunları seyrederken yüreklerini bizlere ne denli içtenlikle açtıklarını fark ediyor.
Amerika’ya uzanan eğitim
Güher ve Süher Pekinel ülkemizde başladıkları piyano eğitimlerini Paris, Frankfurt ve Amerika Birleşik Devletleri’nde sürdürmüşler. 1960’ların ortasında Paris’in hareketli günler yaşadığı bir dönemde kentin ünlü konservatuvarında müzik eğitimi almak onların dünyaya farklı gözle bakmalarını sağlamış. Ardından Almanya’da bulundukları yıllarda hem Frankfurt Yüksek Müzik Okulu’na hem de Odenwald’daki yatılı liseye devam ederek eğitimlerini yalnızca müzikle sınırlamak gibi bir yanlışa düşmemişler. Almanya’da ayrıca bir süre Goethe Üniversitesi’nde psikoloji ve felsefe seminerlerine katılmışlar. Üniversitedeki öğrenci hareketleri kimi zaman en iyi yaptıkları işi sorgulamalarına neden olmuş ve topluma daha faydalı olabilmek için piyano çalmanın dışında neler yapabileceklerini düşünmüşler. Ancak en iyi yaptıkları işi yani piyano çalmayı ve en iyi konuştukları dili yani müziği daha da geliştirmenin boyunlarının borcu olduğu sonucuna varmışlar. Ünlü piyanist Rudolf Serkin’den gelen teklif onları Amerika’ya götürmüş. Önce Curtis Müzik Enstitüsü’nde ardından da Julliard Müzik Okulu’nda eğitimlerini solist olarak tamamlamışlar. Önceleri her ikisi de kendi başına solist olma düşüncesiyle çalışırken Amerika’da bulundukları sırada birlikte konser verme fikri gelişmeye başlamış.
Farklı yöntemler geliştirdiler
İkiz olmaları, aralarında her zaman farklı bir etkileşim ve iletişim olması birlikte müzik yapmalarını kolaylaştırmış. Ancak bunca kolaylığa rağmen istedikleri gibi bir mükemmelliğe ulaşmak için her gün yepyeni deneyler yapıp, farklı yöntemler geliştirmişler. İki piyano konserlerinde gelenekselleşmiş, solistlerin karşı karşıya oturma düzenini, son derece cesur bir kararla terk ederek çalgılarını sahnede biri biraz daha önde olmak üzere yan yana, ardından arka arkaya yerleştirmeye başlamışlar. Pekinel’lere göre insan birlikte çalarken birbirinin gözlerine bakmak yerine, tüm konsantrasyonunu diğerinin “kulağı olmaya” yoğunlaştırırsa sonuç müziğin ifade gücünü pekiştiriyor. Ayrıca piyanoların sahnede arka arkaya durmaları, her ikisinin de kapaklarının tam açılmasına olanak sağladığından, seyirciye ulaşan çalgının kendine özgü şiirsel tınısı ve renkler cümbüşü çok daha tatmin edici oluyor. Birbirlerinin nasıl çalacağını görmeden yalnızca hissederek kavrayabildikleri için, başkalarının asla cesaret edemeyeceği bu çalma pozisyonu onlara son derece doğal geliyor.
Konserlerle dolu yaşam
Güher ve Süher Pekinel için başarılarla dolu eğitimin hemen ardından konserlerle dolu bir yaşam başlamış. 1984 yılında ünlü şef Herbert von Karajan tarafından Salzburg Paskalya Festivali’ne davet edilmeleri ise onların kariyerinin artık bambaşka bir boyutta devam edeceğinin habercisi olmuş. Bu davetin ardından yalnızca dünyanın en ünlü konser salonları ve orkestraları değil aynı zamanda en prestijli kayıt firmaları da Pekinel’lerin kapısını çalmaya başlamış. Her geçen gün yükselen başarı grafikleri uzun kariyerleri boyunca hem ünlü şeflerle birlikte konser vermelerine hem de Penderecki ve Bernstein gibi bestecilerin onlar için yapıtlar bestelemelerine neden olmuş. Ayrıca Jacques Loussier’nin kendileri için uyarladığı Bach’ın piyano konçertolarını, geçtiğimiz günlerde yaşama veda eden sanatçıyla birlikte çok farklı bir tarzda yeniden yorumlamışlar.
Gençler için projeler…
“Treasures” kutusu içinde yer almasa da Güher ve Süher Pekinel’in genç müzisyenlerin yetişmesi için yaşama geçirdiği birbirini tamamlayan üç değişik projeye de değinmek gerek. İlk olarak “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesini oluşturarak, olağanüstü yeteneklerin, doğru eğitmenler, çalgılar ve kurumlarla buluşmasını sağlamışlar. Böylece gençlerin müziğe en doğru adımlarla başlamalarının ve kariyerlerini dünya çapında profesyonel bir düzeye ulaştırabilmelerinin önünü açmayı hedeflemişler. İkinci olarak, Türkiye’nin her yerinden üç etapta seçilen, üstün zekalı gençlerin öğrenim gördüğü Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi’nde (TEVİTÖL), “Güher ve Süher Pekinel Müzik Bölümü” oluşturarak bu hassas zekâları hem müzik disiplini hem de üniversite hayatlarını destekleyecek şekilde yetiştirmeyi amaçlamışlar. Projelerin sonuncusunun amacıysa, “Orff Müzik Eğitimi” ile okul öncesinden başlayarak, fırsat eşitliği, vizyon geliştirme, bireysel anlamda problem çözme yetisini Anadolu’nun devlet okullarındaki çocuklara ulaştırabilmek.
En karakteristik özellikleri…
Pekinel’lerin uzun ve başarılarla dolu kariyerlerine değişik zamanlarda tanıklık etmiş biri olarak, onların yıllar içinde hiç değişmeyen belki de en karakteristik özelliklerinin, sahneye adım attıkları andan itibaren herkesi adeta kendileriyle birlikte müziğin içine katmaları olduğunu düşünüyorum. Sayısız kez salonda izleyici, pek çok defa da sahne üzerinde onlara eşlik eden orkestranın içinde yer alan biri olarak, Güher ve Süher Pekinel’in konserlerinin nasıl dinamik ve en ince ayrıntısına dek analiz üzerine oturtulduğu hemen anlaşılan dinletiler olduğunu gayet iyi biliyorum. 1987’de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ile o zamanki adıyla Çekoslovakya’da yaptığımız bir turnede, Brno’da seslendirdikleri Mozart’ın KV 365, İki Piyano için Konçertosu sonrasında ya da 1990’ların başında Madrid’de Poulenc’in İki Piyano Konçertosu’nu seslendirmelerinin ardından seyircilerin coşkuyla ayağa fırlamaları hâlâ gözlerimin önünde. “Treasures” adıyla müzikseverlere sunulan bu kapsamlı çalışma Güher ve Süher Pekinel’in müzik dünyasında ne denli köklü bir geçmişe sahip olduklarını, ne denli önemli isimlerle aynı sahneyi paylaştıklarını bir kez daha hatırlamamıza olanak sağlıyor. Bir söyleşilerinde, Türkiye’de doğup, dünyanın farklı köşelerinde yaşamlarını sürdüren sanatçılar olarak kendilerini pek çok farklı çiçekten oluşan bir buket gibi hissettiklerini söyleyen Pekinel’ler bu çalışmayla bizlere adeta çok renkli ve koskocaman bir demet sunuyorlar.
Güher & Süher Pekinel – Treasures Orchestra del Maggio Musicale Fiorentino, Jacques Loussier Trio, English Chamber Orchestra, Zürcher Kammerorchester, Philharmonia Orchestra, Orchestre de Radio France, Zubin Mehta, Colin Davis, Muhai Tang, Howard Griffiths, Neville Marriner, Marek Janowski 4 DVD, 7 CD, 2 Blu-Ray, Booklet Arthaus Musik, 2018