Bärenreiter
Piyanistler
Ekim 2013
Geçmişte de günümüzde de ünlü piyano ikilileri arasında Kontraskyler, Paratoreler ve Labeque’ler gibi kardeş-partner olanların sayısı pek de az değil. İkiz kardeşler Güher ve Süher Pekinel bunların arasında bile sıradışı bir ikili olarak öne çıkıyor. Sık sık vurguladıkları üzere ikiz olmaları farklı genetik akrabalığı olmayan diğer ikililerden daha az çalıştıkları anlamına gelmiyor.
1970’lerde Almanya’da konser vermeye başladıklarında performansları üst düzeyde bir piyano hâkimiyetiyle kendini gösteren mükemmel senkronizasyonları ve homojenliğinin yanı sıra bireysellikleriyle de izleyenleri büyülemişti. Yorumlarının belirleyici özelliği, incelikli, duyarlı ve nüanslı tonaliteleri ve müziklerine net kontürler çizen şeffaf ses kaliteleri. Forma olan keskin bağlılıkları, seste abartılmış “romantizm”e karşı mesafeli duruşları, sert pedal efektleri, dinamiklerin kontrolsüz bir şekilde tüketilmesinin önüne geçiyor. Zaten müzikal sekanslara keskin ve duyarlı bir bağlılık en başından beri onlarda hayli gelişmişti.
Pekinellerin repertuvarı Bach, Schubert, Brahms, Ravel ve Bartók’un iki piyano için yazdığı standartların yanı sıra, Max Bruch’unki gibi nadir seslendirilen eserleri de kapsıyor. Liszt’in Mefisto Valsi, Bernstein’ın Batı Yakasının Hikâyesi’nden Senfonik Dansları gibi iki piyano için düzenlenmiş yüksek bir virtüözite gerektiren eserleri de unutmamak lazım. Sofistike bir sunum benimsemiş olan müzisyenler türlerarası deneyimlere de açıklar.
İkiliyle 1980’de çalışmaya başlayan Deutsche Grammophon firması için yaptıkları, Stravinski’nin Bahar Ayini’nin dört el için düzenlemesi özellikle öne çıkıyor. Nikolaus Deckenbrock bu yorumla ilgili olarak, Güher ve Süher Pekinel’in “piyanoda orkestra efektlerini taklit etmeye veya müziği ritmik bir deneyim olarak yansıtmaya kalkışmayarak, bunun yerine, görünür bir şekilde şeffaflığa ve ritimleri esnek bir şekilde yansıtmaya yöneldiklerini ve müziğin asıl üvesini vurguladıklarını” yazmıştı. Müzik adeta tüyle çizilebilecek bir eskiz ve piyanonun renk çeşitliliğiyle donatılmış bir deneyim sunuyordu.
CD yaptıkları dönemin başlarında, Teldec’ten çıkardıkları kayıtlarda Bartók’un büyük sonatı ve Warner’den çıkan tüm Mozart eserlerinde müzikal kaliteden ödün vermeden ve köklü nitelikleri göz ardı etmeden ateşli bir yorum göze çarpmakta. Fransız piyanist Jacques Loussier’yle gerçekleştirdikleri Take Bach projesiyle de yarı klasik alanda çarpıcı kayıtlar yaptılar. Yeni binyılın başında çıkardıkları Bach konçertoları ve Brahms’ın Fa minör Beşlisi’nin iki piyano versiyonları hayal edebileceğimizin ötesinde sıradışı, duyularüstü, uçuran hafiflikte bir teknik ve ritim hissiyle öne çıkıyor.