Bahar Ayini

Stravinsky’nin Bahar Ayini Üzerine Düşünceler

Süher Pekinel

İlk dinlediğim günden bu yana Bahar Ayini’nin ritmik açıdan dinamik içeriği sadece ruhum ve zihnimi sarsmakla kalmadı, beni bu müziğin derinliklerine inen sonsuz bir yolculuğa sürükledi.

Yapıtın hikâyesini öğrenmek için yaptığım araştırmalarda birçok sürprizle karşılaştım. Stravinsky temalarını seçerken entelektüel arkadaşlarının fikirlerinden yararlanırdı. Bunlardan biri olan Rus ressam ve etnolog Nicolas Roerich, 18 yıl boyunca Hindistan ve Tibet’i gezmiş, pagan kabilelerin geçmişini incelemiş ve Hindistan’daki Varanasi Üniversitesi’nde Budizm, felsefe ve müzik üzerine seminerler vermişti. Birkaç yıl önce Varanasi Üniversitesi Müzik Okulu’nu ziyaret ettiğimde Tibet dağlarında yaptığı bazı resimlerin sergilendiği bir galeriye onun adının verilmiş olduğunu görmüştüm.

Stravinsky, Bahar Ayini’ni bestelemeden önce belli ki pagan kabilelerin ritüelleriyle ilgileniyormuş ve ayrıntılı bilgi edinmek için Roerich’le bağlantı kurmuş. Zaten Bahar Ayini’nin altbaşlığı “İki bölümde Pagan Rusya’dan Sahneler”dir ve bir bahar ayininin müzikal temsilidir.

Bu arada Roerich’in pek çok Orta Asya kültürüyle ilgili araştırmaları yönettiğini de biliyoruz. Bu kültürün bir parçası olan Şamanizm’in kökleri Sibiryalı Yakut Türklerine kadar uzanır, oradan da büyük ihtimalle Rusya ve Finlandiya’ya yayılmıştır. Her ikisi de Rus kökenli olan besteci Stravinsky ve ressam ve araştırmacı Roerich’in bu kültürün etkisi altında kalmış olmasını gayet doğal buluyorum. Sonraları New York’ta Roerich’in yaşamı ve düşüncelerine yer veren küçük bir müzeyi ziyaret ettiğimde bu etkiyi farklı açılardan inceleme şansım olmuştu.

Kimdir Bu Şamanlar?

Şamanizmde bir Şamanın (eski Türk kabilelerinde kam denir) Tanrı ve Ruhlar arasında bir aracı olduğuna inanılırdı. Dolayısıyla Şamanik ritüel vecd etmeye dayanır. İşte Stravinsky’nin Bahar Ayini’nde beni Şamanizme kadar götüren şey bu trans ve vecd faktörüydü.

Sonraları, Hinduizm ve Budizm felsefesi ve ritüelleriyle de harmanlanan bu şamanik etkilerin Türk-İslam kültüründe Tasavvufun oluşumuyla bağlantılı olduğunu da keşfetmiştim. Şamanizmin tarikatlar üzerindeki etkileri Ahmet Yesevi’nin 12. yüzyılda kurduğu Yesevi Tarikatı’yla başladığını ve özellikle Kalenderi, Haydari ve Bektaşilik gibi diğer tarikatlar ve mezheplerin sembol ve ritüelleri başta olmak üzere Derviş geleneğini de büyük ölçüde etkilediğini görmüştüm.

Diğer yandan “Bahar Ayini” sadece Rusya’da değil, Orta Asya, İran, Mezopotamya, Anadolu ve Ortodoks Yunanların inanç ve geleneklerinde görülüyordu. Türk-İslam kabilelerinin Hıdrellez’i, Pers Zerdüştlerinin Newroz’u, eksi Mezopotamya kabilelerinin Temmuz’u ve Yunan ve Balkan Ortodokslarının St George’unun hepsi aynı kökleri taşır ve bir “Bahar Ayini” olarak kutlanır (Ahmet Yaşar Ocak, İslamTürk inançlarında Hızır yahut Hızırİlyas Kültü, TİMAŞ, 1999). Bu arada şaman Yakutların yüzyıllar boyunca bir bahar ayni yaptıkları da bilinmektedir. Altaylı şaman kabileler bu ritüeli Gök Tanrı için yaparlarmış (Uno Harva, Les representations religieuses des poeuples Altaiques, Paris 1959, s .377). Bitkiler çiçek açtığında, insanlar yeşil ağaçların altına oturur ve at veya öküz kurban eder, derilerini tapınak duvarlarına asar daha sonra da bir daire halinde toplaşarak kımız içer ve ateş üstünden atlarmış.

Yıllar önce Bahar Ayini’nin iki piyano versiyonunu ilk olarak Cenevre’de Nijinski koreografisiyle Zürih Bale Topluluğu eşliğinde seslendirdiğimizde, dansçılar öküz derisi giymiş ve bir ateş etrafında dans etmişlerdir. “Sacred Dance”in koreografisi de benzer şekilde hazırlanmıştı.

Şamanların ruhlar âlemindeki maceraları müzikle yakından ilişkilidir. Perküsyonun yarattığı tekrara dayalı ritmik devamlılık ve trans hali arasında doğrudan bir ilişki bulunur. Dolayısıyla da Şamanizmin hâkim olduğum hemen tüm bölgelerde davul en popüler enstrümandır. Şamanın şarkı söyleyerek çağırdığı her bir ruhu temsil ettiği için melodi de şamanik ezgilerde önemli bir rol oynar. Böylelikle her bir ruhun bir izi olmaktadır (Piers Vitebsky, The Shaman, Londra: Little, Brown and Company, 1995). Bahar Ayini’nin giriş ezgisi iyi bilinen bir Balkan şarkısındandır. Müzik melodilerin üst üste bindirilmesiyle doğanın renklerini duyurur ve kontrpuanlı ritimlerin yarattığı dinamizmle yoğunlaşır.

Genel bir bakışla, farklı kültürlerin etkileşimi ritüellerin temelinde bulunan müzikler ve dansların yapısında görülür. Ben yukarıda sözü edilen toplulukların ritüellerinin yapısındaki pek çok unsur Bahar Ayini’nin müzikal özelliklerine benzediğini düşünüyorum. Ritim melodiye veya melodi ritme dönüşürken eserin bariz unsurları ritmin minimalist bir formda ilerleyip giderek hızlanmasına, oradan bir vecd sürüklenmesi ve müzik büyük bir patlamadan önce en yüksek hızına ulaşırken (“Dance of Earth” ve “Sacred Dance of the Maiden” bölümlerinde zaman işareti çok kısa aralıklarla 5/8, 9/8, 7/8, 2/16 ve 3/16 olur) transa ulaşmasına neden olur. Bu durumu Cerrahi Tarikatının müzik ve dansları ile Sema ayinlerinde de gözlemlemiştim.

Dikkat çekici ölçüde ortaklaşan bu unsurların hepsi bana müziğin farklı kültürleri nasıl da birleştiren büyük bir ayna olduğunu gösteriyor. Yukarıdaki düşüncelerim ve analizimi okuyan müzikseverlerin eseri Stravinsky’nin global bakışı olduğunu düşündüğüm bir perspektifle okuyacağını umuyorum.